15.11.06

Sportif çakıltaşının seyir defteri

Egzersiz alemlerinde 1. haftamın bitmesiyle zavallı kaslarım biraz huzur buldu. 1 sene salamuraya yatırılmış yaprak kıvamında yaşayıp birden bire kuyruğuna basılmış kedi moduna geçince uyum sağlayamayıp kendilerince tepki verdiler işte. Ama neye alışılmıyor ki mirim?
Spor aşkım düzensiz de olsa zaman zaman depreştiğinden ve her seferinde yeni bir başlangıç yapma hissine kapıldığımdan bugüne kadar çok çeşitli salon tecrübelerim oldu. Büyüğü küçüğü, kalabalığı tenhası her türlü salonun ortak noktası müdavimleridir tabii ki. Dört yanı aynalarla dolu bir salonda kolunu bacağını çalıştırırken sıkılmamak için yapılabilecek iki şey vardır, duruma göre ya hayran hayran ya da kahrolarak kendini seyretmek ya da etraftakileri. Ben ikincisini tercih eden bir kişi olarak senelerin birikimi olan kıymetli gözlemlerimi burada kamu yararına sunmaya karar verdim.
Herhangi bir salonda rastlanabilecek sportif kişiler şöyle sınıflandırılabilir:
1. Vahşiler: Bu tipler karikatürden fırlamış hormonlu domates kıvamında üçgen vücutları ve bir taraflarına kaçmış taytlarından ve kolsuz tişörtlerinden hemen farkedilir, zaten öyle heybetlidirler ki farketmemek için ileri derecede miyop olmak lazımdır. Genelde erkek cinsinden olan ve diğer aletleri, onları kesmediği için fani çirozlara bırakmış bu kitleye ağırlıkların, halterlerin bulunduğu kısımda rastlayabilirsiniz, ama daha sokaktan duyulan inlemevari sesler takip edilerek de şıp diye bulunabilirler. Aneroksikler nasıl asla zayıf olduklarına kani olmazlarsa bunlar da şişkinlikten kolu bacağı gövdesine kavuşmaz durumda oldukları halde şişmeye doymazlar, kaldırır babam kaldırırlar. Bunu yaparken mutlaka hırsla parlayan bakışlarla her hamlelerini aynadan dikkatle izlerler ki 1 mikronluk bir gelişmeyi dahi kaçırmasınlar. Bu kadar ıkınmaya, çığlığa her an nur topu gibi bir dambıl doğuracaklarını sanabilirsiniz, ama kuru ıkıntıdır bunlar, dikkate almayınız. Set aralarında yürümez başka bir boyutta süzülürler sanki. Bu arada kendi ölçülerinin altındakilerle asla göz teması kurmaya tenezzül etmediklerinden tehlike de arz etmezler. Benzer siklette biriyle selamlaşmaları gerekirse bu sadece kaş göz hareketiyle ya da belli belirsiz bir baş sallamayla olur. Yanlarında yörelerinde fazla takılmamakta fayda vardır, zira kendileriyle o kadar meşguldürler ki her an kafanıza iniveren bir aletle çizgi film kahramanları gibi yassılmanız sadece sizin suçunuz olur. Özetle uzaktan seviniz, fındık fıstık atmaktan itinayla kaçınınız.
2. Diri ficutlu beyaz yakalılar: Bu tipler (yine erkek) işi vahşiler kadar abartmamışlardır, zira takım elbise giymek zorundadırlar, bir de boyundan aşağısı ne kadar şişerse kafa (dolayısıyla da beyin) o kadar küçük göstereceğinden bu imajı göze alamazlar. Onların amacı zaten formda olup iyi görünmek, mümkünse kendi klasmanında taş hatunlarla kompleksiz şekilde takılabilmektir. İlk grup ne kadar ürküntü vericiyse bunlar da göze o kadar iyi görünürler. Daima çok havalı eşofmanlar giyer, nazar etme ne olur çalış senin de olur havasıyla kasım kasım salınırlar. Bu duruşun arkasında ne de olsa yılların emeği yattığından salondaki görevliler ve diğer müşterilerle tanışıklık ve lüzumsız bir samimiyet içindedirler. Salon onların mekanıdır, onlar ev sahibidir, diğerleri geçici misafirlerdir. Böyle tiplere akıllıca yaklaşılırsa insanın işine yarayabilirler, özellikle dişilerin. Bir iki hayran bakış, dudak büküp "ay nasıl kaldırıyosunuz o kadar ağırlığı!" şeklinde bir iki yağ elemanları kıvama getirmeye yeter. Artık bu samimiyet duruma göre her türlü kullanılabilir, aletleri daha verimli kullanma konusunda tüyo da alınabilir, sosyalleşme vesilesi de yapılabilir, mideye bağlı. Beklentiyi düşük tutarsanız arada eğlenceli bile olabilirler.
3. Taş hatunlar: Tarafımdan nefret edilesiceler, işi gücü, çoluğu çocuğu yok tabii diye damgalanasıcalar. Bu cinste omuzlar, bisepsler yerli yerindedir, karın, kalça filan yoktur, daha doğrusu olması gerektiği kadar vardır. İnsana bakıp bakıp ben de böyle olabilir miyim acaba hesapları yaptırıp ezberini dağıtırlar. Sonunda genetik olarak böyle olduklarına kanaat getirmekten başka çare bırakmazlar adama. Kıskançlığa son nokta "aman canım kadında da o kadar kas hoş olmuyor" reddedişiyle konulup genelde görmezden gelmeye çalışılırlar. Tabii bu, bencileyin kadınların fikri ve zikri olup 2. grup bunlara büyük sempati beslerken aşağıda bahsedeceğim 4. grup daha fesatça yaklaşır. Salon görevlilerinin erkek cinsi etraflarında pervane olur, onlarsa kıymetlerinin farkındadır, fazla laubaliliğe pirim vermezler. Kısa keselim, yine sinirlendim.
4. Yeni başlayan hırslılar: Ofiste günde 10 saat çalışıp yine de egzersiz de egzersiz diye tutturasıcalar. "Spor yapmak lazım" düsturuyla ha bire baştan başlarlar, hele de çoluk çocuğa karıştıktan sonra evlilikle uçup gitmiş karizmayı azıcık toplama ümidi de gizli ajandalarıdır, benden kaçmaz. Ama hevesleri olsa da iş ve ev yaşamı kendilerini kendilerine adamaya çok izin vermez. Yine de çok hırsla asılır, konsantre olurlar. Motivasyon icabı ve maddi durumları sonucu şık kıyafetleri, değişik aksesuvarları vardır. Önce kas sonra sosyallik der etraflarına çok ilişmezler.
5. Yemekte salça kadında kalça'cılar: Orta yaşa merdiven dayamış usul usul çıkarken, kulaklarına akranlarının kocalarının bir bir çıtırlara kayma hikayeleri gelmeye başlamışken, yani vakit çok geç olmadan şekle şemale kavuşmayı arzu edesiceler. Röfleli saçları, yaşlarına hiç gitmeyen göbek ve kalça çıkıntıları vardır. Akşam saatlerinde görülenler çalışan kesimdir. İş, ev, eş, muhtemelen çocukla beraber kendi yaşamını da toplamaya olan gayretleri takdirle karşılansa da bu grubun devamsızlığı çok olur. Günlük yaşamda hareket etmekten çok haz etmedikleri için onu kaldır bunu indir çabası kısa sürede umutsuzluk yaratır, 5-6 sefer sonunda paralarını yakmak pahasına işi sulandırırlar. Aletlerde, çalışmaktan ziyade dinlenirken görülürler. Aslında ihtiyaçları biraz motivasyondur ama salon görevlileri genelde ya bezgin bezgin bir köşede oturdukları ya da 3. grupla ilgilendikleri için bunların psikolojisine pek önem vermezler. Biraz azimlileri soluğu tez vakitte step, aerobik gibi toplu aktivitelerde, benzerlerinin yanında alırlar.
6. Emekliler: Genelde yarışmaya karı koca olarak iştirak eden her bakımdan tonton tiplerdir. Muhtemelen doktorlarının tavsiyesiyle ortama düşmüş olup bir kısmı kısa sürede helak olur, havlu atar, bir kısmı olağanüstü başarı gösterip ceylan gibi oradan oraya sıçrar. Bu kısmın kadın olanlarının vücudu tüm tombulluklarına rağmen evde yapılan kültür fizik hareketleri sonucu süper esnek olup nice çiroza saç baş yoldurur. Erkekleri genelde komik şortlar, uyumsuz, koyu renkli çoraplar giyerler ama ne gam, amaç OsmanMüftüoğlu'nun yüzünü kara çıkarmamak, yoksa bu saatten sonra, ilahi ben de!
7. Pos bıyık kirli sakallı tekler: Daha önce hiç görmemiştim, bu salonda 3 tanesine denk geldim. Yolda görsem iki adım mesafe bırakırım ama şimdilik zararsız görünüyorlar. Sessiz sakin birşeyler yapıp gidiyorlar. Bilmiyorum ya, ilgimi çekmedi işte, ısrar etme.

Yukarıdakiler işin fitness kısmıydı, bir de havuz sakinleri var ki onlar ayrı şenlik:
8. Havuza yüzme amacıyla gelmiş azınlık: Havuza başka niye gelinir demeyin, ahalinin pek azı yapması gerekeni yapar, yani yüzer. Bu kısmın kondisyonu olmasa da niyeti genelde iyidir. Havuz yarı olimpiğimsi bir boyutta olduğundan fazla tat almazlar ama yine de azimlidirler. Kulvarı onlarla paylaşmak yerinde olur, insanı daraltmazlar.
9. Yüzelim güzelleşelim'ciler: 1 tur gidip 10 tur dinlenesiceler. Votkadaki zeytin misali durur durur dururlar. Arada durdukları yerde ayaklarını oynatıp durmaya devam ederler. Alışmadık kafada bone durmaz hesabı boneleri tepelerinde kippa tadında durur. Gençlerinin mayosu haşema modeline yakın olup daha yaşlıların bir kısmının slip giydiği gözlenmiştir. Bu duruşlar kapalı, manzarasız bir mekanda oldukça sıkıcı geçtiğinden onlar da etraftakileri izlerler. Madem durucan kenara çekilsene be adam! Pardon.
10. Çiftler: Spora çift halinde başlamış olup bu gerçeği bir türlü unutamayıp birbirlerinden ayrılamayanlar. Kol bacak birbirine dolanmış yüzülemeyeceği için ortada bir yerde öyle süspansiyon gibi takılırlar. Eviniz yok mu kardeşim sizin?
11. Kaplıca yerine yolunu şaşırıp havuza gelenler: Gribe, kulunca ve bazen de form tutmaya yarar diye aslında sauna ve jakuziye gaz kesip orası kalabalıksa iki kulaççık atıveren geçkince teyzeler. Dün bir tanesi sauna-havuz-jakuzi üçlemesini abartıp ufak bir baygınlık geçirdi. Soyunma odasında bu lüzumsuzluğun nedenini soranlara "Hizlı kilo vereyim dedim." yanıtını veren teyzeye tarafımdan, gayet iyi niyetle "az daha verecek birşeyiniz kalmayacakmış" denmiş olup kadıncağız (Allahtan) hala havalenin şokunda olduğundan cevap verememiştir. (Kendime not: içinden geçirdiklerini yüksek sesle söyleme huyu üzerine çalış, daha çok çalış.)

Aman bu liste daha uzar gider. Akşamın 9'unda sıcacık evinde değil de bir salonda ha babam terleyen tiplerin (ben dahil) hepsi ayrı cins değildir de nedir zaten?

5 Comments:

At 23:40, Blogger Unknown said...

aman iyi ki gitmemissin bir yere. Baktim icekirdegi yokolmus. Anlam veremedim ama annen burayi da kesfetmesin simdi :)

 
At 23:41, Blogger ycurl said...

aman bir onceki yorumum gercek adimla gitmis. Onu silersin artik :) Seni gordugume sevindim.

 
At 11:12, Blogger Ilgaz Gürses said...

Belli olmaz Zeynep, her an tetikte olmakta fayda var :)

 
At 20:22, Blogger Pinky said...

Allahımm bennn sanırım şişko ve o taş hatunlara bakıp allahım bende böleolur muyum deyip hareketleri 100 er defa fazla yapmaya çalışan ve aynalara asla bakmayan gurubum :)

 
At 22:40, Blogger Pinky said...

yeni postlarla ilgili icraat bekliyorum senden haberin olsun :)

 

Yorum Gönder

<< Home