29.6.07

pembe mi mavi mi

3,5 ay itibariyle durum raporu: perişanım stop imdat stop

Bulantılar geçeceğine iyice arttı, önceden sadece midem boşken bulanırdı, şimdi yesem de kar etmiyor. Doğru dürüst beslenemiyorum, bu da müthiş suçluluk yaratıyor tabii. Halbuki kendimi süper sağlıklı bir döneme o kadar hazırlamıştım ki, patlayana kadar meyve sebze yiyecek, omega 3'ümü, vitaminimi, suyumu, sporumu ihmal etmeyecek, üstüne saçıma cildime de iyi bakıp bu dönemi hasarsız atlatacaktım. Gel gör ki kader ağlarını öyle örmemiş işte. Bütün gün kustum kusacağım diye geziyorum, sıcaktan ve midemin yanmasından zar zor uyuyabiliyorum, gece 10 kere filan tuvalete kalkıyorum, sabaha karşı daldığımdaysa önce sesi sonuna kadar açık cami hoparlörleri sayesinde imamlar kulağımın dibinde haykırıyor adeta, onlardan bir saat sonra da yan taraftaki inşaat işçileri mesaiye başlıyorlar. İyi dinlenemediğimden yürümeye halim, yüzmeye gidesim de olmuyor, bulantıya az da olsa iyi gelen yegane şey ekmek olduğundan vücudum gittikçe amorflaşıyor, dır dır dır, vır vır vır. Ama ama bu çok mutlu bir dönem olacaktı sözde, 3. aydan sonra çok enerjik olacaktım, nerede devlet, nerede verilen sözler?

Neyse tecrübeler bunların geçici olduğunu söylüyor, 2 hafta daha veriyorum ben de, geçti geçti, geçmedi ... geçmedi, çekeceğiz mecbur, yapacak bir şey yok.

Bir de cinsiyet sorunsalı var tabii. Bu sene doğum yapacak ne kadar tanıdığım varsa blogcular da dahil) oğlu olacak. Biz hanereisiyle bugüne kadar hiç renk vermedik bu konuda. Kayınvalidem (ki onun bu konuda merak ettiği yegane şey bu, yüklü miktarda bahse filan mı girdi bilmem) haricinde aileden kimsenin de umrunda değilmiş gibi görünüyor (gerçi kardeşim yaramaz oğlundan sonra bana uslu bir kız diliyor, annem "içime kız gibi doğuyor vallahi, ayy ne şirin" diyerek "tarafsızlığını" sergiliyor, kardeşimin eşi "bizimkine azmaya eküri lazım" diyerek oğlan istediğini dürüstçe dile getiriyor, bu durumda tek tarafsız, ya da tarafsız görünen sadece benim doğru dürüst yemek yiyemememi dert edinen babam ve hanereisi kalıyor galiba). Baştaki problemler, yaş meselesi filan "sağlıklı olsun da" lafını en içten şekilde söyletti bize ama sular durulup işler yolunda gitmeye başlayınca benim bilinç altına ittiğim en pis arzularım su yüzüne çıkmaya başladı; itiraf ediyorum: kız istiyorum ben ya. Tamam sağlıklı olsun, akıllı, güzel, söz dinler, neşeli, sevimli, hayırlı vs. olsun ama bir de kız olsun lütfen. Gözümü kapayınca hayalimde canlandırdığım bebek-çocuk hep kız niyeyse, oğlan çıkarsa alışana kadar epeyce bocalayacağım sanırım, siparişim öbür türlü ya.

Gerçi yine kuyruğu dik tutup bu aralar belli olmuş olmasına rağmen 2 hafta sonraki kontrolü bekliyorum. Kendimi çok kaptırmamaya çalışıyorum ama yine de, bakalım hayırlısı.

21.6.07

barajı aştık, hamillerde bulantıyı kaldıracağız!!!



Son yazıdan bu yana epey geçti yine biliyorum ama bir sor ki niye. Her bir süre ortadan kaybolmuş blogcu dişisi gibi bizde de yolda bir bebek var. Bu hafta itibariyle 4. aya girdik çok şükür ama 3 ay nasıl geçti bir ben bilirim, şimdi bir de sen bileceksin.

Haberi aldığımın ertesi günü başlayan komplikasyon neredeyse 1 ay yüreğimizi ağzımıza getirdikten sonra hayırlısıyla yerini daha olağan belirtilere bıraktı, ama alçak belirtiler teker teker değil toptan hücum ettiler üstüme; aynı anda mide bulantısı, yanması, öldürücü gaz sancısı, koku hassasiyeti ve ruh hali dalgalanması yaşanmasını hiç tavsiye etmiyorum buradan. İnsanı bitirebiliyor netekim. Aşermeyi beklerken iştahsızlıktan kilo verdim, olur olmaz zamanlarda kustuğumdan çantamda torbalarla gezdim, depresyonun eşiğine geldim, iyi gelir diyerek duyduğum her şeyi yedim içtim, ııh, geçmedi işte. Yavaş yavaş normale dönüyorum gerçi ama hala akşam yemekleri ve sonrası kabus tadında geçiyor. Sabaha kadar on kere tuvalete taşınma, hep uyuma, hiç kalkmama isteği filan teferruat tabii. Ben üreme sürecini hayvanlar aleminde bu kadar sıkıntılı yaşayan başka bir canlı olduğunu sanmıyorum, biz insankızlarına nedir bu görülen reva anlamış değilim.

Zaten dalgalı ve endişeye meyilli psikolojim bu arada iyice psikoza girdi. Olur olmaz her şeye, durduk yerde ağlamalar (yedek kabak oyacağını bulamadım diye 15 dakika böğüre böğüre), bulantıdan kafamı yastıktan kaldıramadığım zamanlarda "ben kendime bakamıyorum bu bebeğe nasıl bakacağım, benden anne filan olmaz" diye paniğe kapılmalar, eskiden parmağını bile kıpırdatmazken şimdi bana evde neredeyse hiç iş bırakmayan cefakar ve de vefakar Hanereisine örneğin bulaşıkları yıkarken çok su harcıyor diye sinir olmalar, mızmızlandığım zaman "geçecek, az kaldı, annelik böyledir işte" diyen anneme daha da sinir olmalar, bulantıdan dolayı doğru dürüst beslenemiyorum, bebeği aç bırakıyorum diye suçluluktan kıvranmalar, bütün ara basamakları atlayıp "bu çocuğu hangi okula vereceğiz biz" diye manyak arayışlara girip sonra kendime sinir olmalar, odasına büyük bir tadilat gerekiyor, ya zamanında bitmezse diye bu konuda fazla aceleci davranmayan Hanereisine yine sinir olmalar, İstanbul'da kardeşimin kurabiyemi götürdüğü parklara iç çekip Ankara'daki (olmayan) parklara sinir olmalar, tamam o da meraklısı değil ama beni bu halimle bırakıp bırakıp seyahate giden Hanereisine çok sinir olmalar, kısaca yoğun bir sinir olmalar dönemiydi işte.

Cilt cilt kitaplar devrildi, internet delik deşik edildi, doktorla artık tıbbi terimlerle gayet güzel anlaşıyoruz ama henüz içimdekinin bir insan yavrusu olduğu idrakına pek varamadığımızdan melek yavrumuza önceleri bulgur, pirinç, nohut, sonra da çilek, erik, mandalina diye bakliyat ve narenciye muamelesi yaparak bilinç düzeyimizi de ortaya koymuş oluyoruz.

Giyim kuşam işleri yavaş yavaş SOS vermeye başladı, etekler henüz idare ediyor ama pantolonlar çoktan arkalara atıldı bile. Ayakkabılarım genelde topuklu olduğundan onlar da nadasa bırakıldı. Henüz öyle hamil giysilerini filan kendime yakıştıramıyorum, döne dolaşa üçbeş şeyi giyip çıkarıyorum. Yalnız bu senenin göğüs altından büzmeli elbise modası şahaneymiş, 36 beden elbiseleri bu haldeyken bile rahatça giyebiliyorum.

İki aydır neredeyse nefes almaya bile korktuğumdan, her daim gözüm yatakta olduğundan ve de her an içimin dışıma çıkma ihtimaline karşı bıraktığım spora dün itibariyle tekrar başladım, çok mutluyum. Sabah yarım saat yüzdüm, biraz midem ağzıma geldi tabii ama olsun, hareket etmek pek hoş bir duygu. Bizim balık da yüzüyor zaten mütemadiyen kesesinde, ona da iyi gelir herhalde.